Ayı Tezeği, Turşu ve Otluk (Veggie)

Bir bardak su içmek için uyanmıştım. Her modern insan gibi “suyumu içerken aynı anda ne yapabilirim?” diye düşündüm ve yine her insan gibi elim gayriihtiyari kumandaya gitti. Su içimi süresinde kanallar arasında gezinirken bir belgesel gözüme çarptı. Gözüme çarpmakla kalmadı, adeta beni tesirine alıp izlemek zorunda bıraktı. Daha suyumu tam bitirmeden izlemeye koyuldum çünkü merak, insan bünyesi için sudan daha gerekli bir gıdadır.

Belgeselde şortlu bir adam vardı ve vahşi doğada tek başına 10 gün geçirme kararı almıştı. İlk günü barınak kuramadığı için bulduğu otları yorgan yapıp yatmak zorunda kalmıştı. Otları da kurutamadığı için ciddi yaşamsal bir tehlike atlattı. Hemen son gün akşam yaşadığını söyleyeyim ki üzülmeyin. Güzel bir akşam yemeği hazırladı ve finali tok bir karınla kapattı. Loş ışık altında yatacak yer korkusu olmadan güzel bir akşam yemeği yedi. O son güne gelinceye kadar çekirge, kelebek ne bulduysa yedi. Bir gün bir geyik gördü ve gözleri açıldı. Onu avlamak tüm yaşam standartlarını değiştirdi. Kurduğu tuzağa yakalanan geyik sayesinde kendine kıyafet yaptı ve etiyle günlerce hayatta kaldı. Yakaladığı av, tüm yaşam kalitesini değiştirdi. Belgeseli izlerken “insanların yaşam öncelikleri” aklıma geldi. Belgeselin bir bölümünde barınak yiyecek sıkıntısı olan maceracı, sonlara doğru kap tasarımına kafa yormaya başladı. Nasıl çay demlerim diye düşündü.

Maceracı ayı tezeği ile karşılaşınca sağına ve soluna daha çok bakmaya başladı. Ayıların uyuması gereken bir dönemde taze bir ayı tezeği, maceracının yaşamına yön veren bir başka nokta oldu. Bir ayının civarda olduğu bilgisi ve onunla mücadele etme gücünün olmayışı tüm stratejisini değiştirdi. Yakaladığı avı bile barınaktan uzakta bir yerde ve toprağın altında pişirmek zorunda kaldı. Ayı tezeği, silahsız ve aç olan bu adamın tüm yaşamını değiştirdi. O anda toplumların neden göç ettiğini, neden yolunu, tarzını değiştirdiğini anladım; etrafta dolaşan bazı ayıların taze tezekleri…

Televizyonumun hemen altında bir masa bulunmakta. Her masa gibi bizim masamızda üzerinde yemek yenilmenin yanında aşağısında bazı malzemelerin konulduğu bir biçimde kullanılıyordu. O muhteşem karşılaşma gerçekleşti. Kendine barınak yapan adam gözünü çay demlemeye çevirmişti ve ben masanın altındaki turşuları gördüm.  Bizim evimiz vardı, elektriğimiz vardı ve 5 dk içinde çay demleyebiliyordum. Et yemek için tuzak kurmama gerek yoktu ve ayı tezeği nasıldır bilmeme gerek yoktu. Benim yazın yediğim lezzetli sebzeleri kışın da yeme kaygım vardı. Toplumsal gelişmişlik, bireysel farklılaşma ve toplum birey etkileşimi beni “turşu kurma” etkinliğine yöneltti ve ben kışın yemeklerin yanında yazlık sebze tüketme lüksüne kavuştum.

Yarınını garantiye alan insanın çay demleme gayreti ile bir mevsim sonrasına yatırım yapabilen bir topluluk arasında bir bağlantı var. Suriye’de savaşın ortasında turşu kurmak yerine modern ayılara yem olmamak korkusu hakim. Sayılar teorisine göre nasıl her sayının bir fazlası ve bir eksiği varsa, toplumsal sıralama ilkesi de benzer biçimde hep daha çok gelişmiş ve daha az gelişmiş toplumları beraberinde getirir.

Yani turşu kurmanın ötesinde gelecek için toplayıcılık yapan hangi toplum olabilir ki?

Otluk (Veggie- Bu kavram yeni bir kavram olup uzayda bitki yetiştirmeyi anlatmak amacıyla kullanılmaktadır) toplumu! Uzayda sebze yetiştirme çalışmaları yapan topluluklar var. Belki yirmi yıl sonrası için çalışma yapıyorlar. Yirmi yıl sonra yenilecek domates ve turşuları için çalışıyorlar.

Yandaki fotoğraf Astronot Scott Kelly tarafından 17 Ocak tarihinde Dünya’ya gönderilen ilk çiçek açmış bitkiye aittir.

Bardağımdaki suyun son yudumu kaldı. İçmeden öylece masamda duruyordu. Fırsatım olsaydı bu bitkinin saksısına dökmek isterdim. Bu hayal sadece benim ve bu yazıyı okuyanların beyninde oluştu ama aklımı/düşünme sistemimi besleyen bu benzetimi sizinle paylaşarak “otluk toplumu” olma yolunda sahip olduğumuz tohumları beslemiş oldum.

 

Yorum Yap