Acı Çekince Neden Yüzümüzü Buruştururuz?

Bilim insanları, hayvanların da yüzlerini ekşittiklerini buldular. Bu bulgular, acı çekme ifadesinin ortaya çıkış amacını açıklayabilir mi?

Yüz ifadeleri memelilere özgüdür. Başka hiçbir hayvan grubunda bizim yüzümüzün şekil ve kıvrımları yoktur. Yüz kasları, kaslar arasında özel bir yere sahiptir. Normalde kaslar, her iki uçtan iki farklı kemiğe bağlıdır ve kasılma durumunda bu kemikleri birbirlerine yaklaştırır. Yüz kasları ise bir uçtan bir kemiğe bağlı iken diğer uçtan bir yumuşak dokuya bağlıdır. Bu kaslar, kemikleri hareket ettirmek yerine yüzümüzün derisini çeker, iter veya buruştururlar.

Ama isterseniz önce biraz geri gidip olan biten hakkında temel bir bilgiye göz atalım. Memelilerdeki sıradışı yüz kasları, yüz ifadelerini oluşturmak için evrilmemiştir, bu bir “amaçtan sapma” durumudur. Yani bir organ ve dokunun başlangıçta evrildiği işten başka bir görevi yerine getirmesi durumu… Nasıl ki tüyler, hayvanlar uçsun diye evrilmediyse yüz kasları da mimikleri oluşturmak için evrilmedi.

Yüz kaslarının asıl amacı, emzirme sırasında bebeğe yardımcı olmaktır. Bu da neden sadece memelilerin bu düzeneğe sahip olduğunu açıklıyor. Sadece memelilerde süt veren memeler var. Zaten memelilerin ismi de buradan geliyor.

Her ne kadar yüz kaslarının asıl işlevi bu değilse de mimikler bu kasların oluşumundan hemen sonra evrilmiş ve memelilere bazı evrensel benzerlikler sunmuştur. Memelilerin çoğu sadece basit yüz ifadelerine sahiptir. Ancak primatların (orangutan, şempanze, bonobo ve insan gibi canlıların dahil olduğu bir takım*) ortaya çıkışından hemen sonra yüz ifadeleri, deyim yerindeyse, bir patlama yaşamış ve insanların iletişiminde önemli bir yere sahip olmuştur.

Farelerdeki  5 farklı yüz ifadesi

2010’da, Montreal’den bir grup araştırmacı farelerin acı çekerken belli bazı yüz ifadeleri sergilediklerini keşfettiler. Orta derecede acı veren bir uyarıcı kullanıp farelerin yüzlerini yüksek hızlı kameralarla kaydeden araştırmacılar, farelerde neredeyse her acı durumunda ortaya çıkan beş adet yüz ifadesini kodlamayı ve belgelemeyi başardılar. Fareler gözlerini kapatıp göz civarındaki deriyi sıkıştırıyorlar, burun ve yanakları göze doğru kabarıp iniyor, kulakları arkaya doğru yatıyor ve bıyıkları seğiriyordu.

Araştırma grubu, bu yanıtları farklı acı verici uyarıcılarda da gözlemlediler ve verilen yanıtın uygulanan acının şiddetiyle orantılı olduğunu buldular. Acı, onların yüzlerine odaklanmamıştı ama yine de yüzleri acının güvenilir bir göstergesi durumundaydı. Araştırma takımı, acıyı uygulamadan önce bir ağrı kesici uyguladığında ise bu tepkiler belirgin bir şekilde azalıyordu.

[showhide type=”pressrelease” more_text=”Devamını oku…” less_text=”Devamını gizle…” hidden=”yes”]

İnsan ifadeleriyle benzerlikler

Farelerin ve insanların yüz ifadeleri açısından yüksek benzerlik vardır. Farenin yüzündeki değişiklikleri insanın acı durumundaki yüz ifadeleriyle karşılaştırınca aralarında neredeyse hiç fark olmadığını görürsünüz. Acı durumunda biz de gözlerimizi kısarız, yanaklarımız şişer ve her ne kadar farelerinki gibi bıyıklarımız yoksa da burunlarımızı kabartırız.

Evrim sürecinde insanlar, farelerden yaklaşık 75 milyon yıl önce ayrılmıştır. Buna rağmen acıda kullandığımız yüz kodları neredeyse aynıdır. (Böyle bir araştırmanın neden yapıldığı üzerine sorularınız varsa yanıtlayalım: araştırmacılar kronik acı çeken hastalara yardımcı olmaya çalışıyorlardı.)

acı çekmeDoğuştan gelen “acı yüzleri”

Araştırmalar ilk yapılmaya başlandığından beri acı ile yüz ekşitme hareketinin hem sıçanlarda hem de farelerde çok benzer şekilde var olduğu biliniyordu. Bu hayvanların yanında “acı yüzleri” olarak ifade edilen bu hareketler, tavşanlarda, kuzularda, atlarda, domuzlarda ve maymunlarda da gözlenmiştir. Bu kadar farklı memelinin acı durumunda benzer irkilmeler göstermeleri, bu davranışların öğrenilmiş olmadığının doğuştan geldiğinin kanıtıdır (Bu sonuçtan emin olmak için bazı deneyler bebek fareler üzerinde de gerçekleştirilmiştir).

Bu noktada sorulacak soru şudur: acı durumunda irkilmemizi sağlayan istemsiz davranışlar neden ortaya çıktı?

O mimikler bir şekilde acıyı azaltıyor mu? Kafamızı bir yere çarptığımızda bir süre okşamamız gibi… Hiç öyle görünmüyor.

Bu ifadeler acı verici uyarıcının uzak tutulması için geliştirilen bir strateji mi? Nasıl öyle olabilir ki?

Yoksa bu davranışlar acı verici uyarıcıların uyardığı nöronların işlevlerine bağlı olarak ortaya çıkan bir yan ürün mü? Cevap bu da olamaz. Çünkü acının algılandığı ve yüz kaslarının hareket ettirildiği nöronlar, beyinde oldukça farklı bölgelerde konuşlanmışlar ve birbirinden bağımsız sinirlerle yönetiliyorlar.

İletişim kurmak için yüz ifadeleri

Bu ifadelerin şu ana kadar yapılan gözlemlere uyum gösteren tek bir açıklaması var: iletişim. Yüz ifadelerinde meydana getirdiği bu değişikliklerle acı duyan hayvan, türdaşlarına şu mesajı veriyor: “Dikkat et! Burada acı veren bir şey var!

Bu mesajın topluluğun bir üyesi tarafından alındığını varsayarsak bunun ne kadar faydalı bir bilgi olabileceğini kolayca değerlendirebiliriz. Çünkü acı veren şey çoğunlukla tehlikelidir. Aslında bu, “acı” duygusunun en başta neden evrildiğini de kapsayan bir açıklama. Acı duyulan bir şeyden kaçınma, hayvanın yaralanma ya da ölüm olasılığını azaltır. Acı, aynı zamanda yaralanmadan sonra bizi hareketsiz tutarak iyileşmemize de yardımcı olur. Doğada acı tehlike demektir. Böyle bakınca sosyal varlıklarda acı ifadelerinin topluluk üyelerinin birbirlerini tehlikeli bir şeye karşı uyarması amacıyla evildiğini söyleyebiliriz.

Acıya bağlı yüz ifadelerini henüz keşfetmiş olduğumuzdan “tehlike hakkında uyarı” hipotezinin iyice bir sınanması gerekmektedir. Bu ifadeler aynı zamanda grup seçilimiyle de ilgili olabilir; her ne kadar grup seçilimi evrimsel teori içerisinde şüpheli karşılanıyor olsa da…

Başka bir hipotez: bebeklerde huzursuzluğun ifadesi

Bu ifadelerin varoluş amacına ilişkin bir düşünce daha var. Bu hipoteze göre, ilgili yüz ifadelerini kullanan bir bebek, annesine (ya da kendisiyle ilgilenen kişiye) huzursuzluğunun sinyallerini açıkça göndererek huzursuzluğunun giderilmesini sağlar. İnsanlar olarak biz, bebeklerin yüz ifadelerini mantık ve akıl yürütme kullanarak yorumlarız. Ancak bizden önceki hayvanlar da yavrularındaki bu ifadeleri anlama yetisine sahipler. İlginç bir şekilde bebeklerde “emme” hareketinin acıyı azalttığı da bulunmuştur; her ne kadar her acının açlıkla ilişkisi olmayacağı ortada olsa da…

Acı mimiklerinin diğer memelilerde var olduğunun keşfi, duygusal iletişimin insandan çok daha önceden var olduğunu ve milyonlarca yıllık evrim içerisinde korunduğunu ortaya koyuyor. Bu bulgular, empati ve iletişimin derin köklerle birbirlerine bağlı olduğunu ortaya koyuyor. Bunda şaşılacak bir şey yok çünkü empati bir iletişimdir.

*: Biyolojik sınıflandırmada tüm canlılar benzerliklerine göre gruplandırılarlar. Bu gruplandırma özelden genele; tür, cins, familya, takım, sınıf, şube, alem olarak sıralanır. Örneğin, insan; hayvanlar alemi, kordalılar şubesi, memeliler sınıfı, primatlar takımı, insangiller familyası, Homo cinsinden Homo sapiens olarak isimlendirilen bir türdür.

**Bu makale, Nathan H. Lents tarafından Not So Different adlı kitabının “The Richness of Animal Communication” isimli 10. bölümünden uyarlanmıştır. [/showhide]

Kaynak

Yorum Yap