Beyin Neden “Özel” Bir Organdır?

Bedenimizin en üst kontrol merkezi olan beynimizin yapısı birçok organdan daha karmaşık ve işlevleri hâlâ büyük oranda gizemini koruyor. Fakat beyni “özel” yapan sadece bunlar değil. İşte anlata anlata bitiremediğimiz beyin denen o harika parçamızın diğer organlarımızdan bazı temel farkları:

1. Beyin, doğduğumuzda ne yapacağını bilmeyen tek organımızdır.

Beynimiz, doğduğumuzda çok fazla bağlantı ve hücreye sahiptir ve bu hızlı gelişme doğumdan sonra da devam eder. Fakat uzmanlaşmış bağlantılar ancak doğum sonrası çevreye etkileşim sonucunda şekillendiği için bütün duyuların işlev görebilmesi, konuşma, hareket gibi becerilerin gelişebilmesi için, beyin bağlantılarının bu karmaşık süreçleri “öğrenecek” şekilde yapılandırılmaları gerekir. Birkaç yıl süren bu süreç sonunda beyin ne yapacağını doğumdan sonra yavaş yavaş öğrenir. Mesela doğuştan gözlerinde katarakt olan bebekler, eğer kısa sürede tedavi edilmezlerse beyinlerine gözlerinden görme bilgisi ulaşmadığı için beyinleri görmeyi öğrenemez. Sonuçta, belli bir kritik periyot geçtikten sonra, gözleri tedavi edilse bile beyinleri görmeyi öğrenme yeteneğini kaybetmiştir ve artık göremez. Yani, ömür boyu devam edecek bir körlük söz konusudur.

2. Beyin, kendi kendini anlamaya çalışan tek organımızdır.

Bilim, felsefe, mantık ve düşünce gibi özellikler bildiğimiz kadarıyla beynimizdeki devreler tarafından yürütülür. Bu yüzden, karşımızdaki bilimsel ve felsefi sorunların belki de en zor ve çetrefillileri olan “beyin nasıl çalışır?”, “bilinç nedir?”,  “zihni üreten fiziksel kurallar nelerdir?” gibi temel sorular, beynimizin marifetleri sayesinde kafaya takıp binlere yıldır düşündüğümüz sorulardır. Son birkaç yıldır da beynin “kendi kendini anlama ve tanıma çabası” olarak tanımlayabileceğimiz çalışmalara, bakış düzeyine göre, sinirbilim, psikoloji ve psikiyatri gibi adlar vermekteyiz.

3. Beyin, kendisinin “anlaşılmaz” olabileceğini kavrayabilen tek organımızdır.

Felsefi ve mantıksal düşünme yeteneğimiz sayesinde kendi varoluşumuz üzerine kafa yormak gibi enteresan bir özelliğe de sahibiz. Bu sorgulama çoğu zaman beynimizin anlaşılamayacak kadar karmaşık olabileceği gerçeğine getiriyor bizleri. Bu beyinlerden birisi olan Jostein Gaarder’in sözü de ikilemi açıklamak için oldukça faydalı: “Beynimiz onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, bizler yine onu anlayamayacak kadar basit olacaktık.

4. Beyin, küçücük boyutlarına rağmen sonsuzluklarla uğraşabilen tek organımızdır.

Hiç görmediğimiz, göremeyeceğimiz boyutlar ve ebatlar hakkında fikir yürütebilmemizi sağlayan karmaşık hesaplama ve akıl yürütme devreleri, beynimizin en ilginç özelliklerinin başında geliyor. Bildiğimiz kadarıyla, kendi fiziksel ebatlarından bu derece alakasız, hem makro hem de mikro boyuttaki alemlere böyle mesai harcayan başka bir organımız yok.

5. Beyin, “somut” yapısına rağmen “soyut” konular üzerinde ve “soyut boyutlarda” çalışabilen tek organımızdır.

Soyut düşünce ve matematik gibi araçlar sayesinde hiç görmediğimiz halde soyut alem ve gerçeklikleri kurgulayabilme, onlar üzerinde hesap ve tahminler yürütebilme özelliğimiz, yine şu tuhaf beynimiz sayesinde bize hediye edilmiş ilginç özellikler. Sanatsal üretim de bu sonsuzluk arayışının ilginç sonuçlarından birisi belki de…

6. Beyin, kendisine isim verebilen tek organımızdır.

Sadece kendisine değil, bildiğimiz her nesne ve kavrama isim verme özelliğimiz, beynimizin dil ve kategori yapma özellikleri sayesinde becerdiğimiz ve beynimize has bir özellik.

7. Beyin, başkalarındaki benzerleriyle iletişim kurup onları etkileyebilen ve onlardan etkilenebilen tek organımızdır.

Belki bu özellik biraz üreme organlarımızda da var gibi düşünülebilir; zira her canlının üreme organları başka bir bireyden gelecek olan hücrelerle birleştiğinde yeni bir yavru üretebilecek şekilde hazırlanmış cinsiyet hücreleri üretir. Fakat beynimizin durumu burada da çok özel; her türlü iletişim vasıtasını kullanarak, müthiş bir bilgi alışverişi kapasitesiyle, girdiği her etkileşimde hem kendisi değişir hem de iletişimde bulunduğu beyinleri değiştirir. Bunun için temas etmesine bile gerek yok.

8. Beyin, hiçbir şey yapmadan, sadece “düşünceyle” yapısını değiştirebilen tek organımızdır.

Biyolojik sistemin her bir parçası “değişim ve uyum” temelinde çalışır. Yani çalıştıkça değişir, gelişir ve uyum sağlar. Fakat beynin durumu biraz daha enteresandır. Sadece durup düşünmek bile beynin yapısını değiştirir. Burada akılları karıştıran temel sorun da şudur aslında: Eğer beynin donanımı, yani hücreler ve bağlantılar “zihinsel süreçleri” oluşturuyorsa, zihinsel süreçler de bu bağlantıları doğrudan değiştirebiliyorsa, o zaman tavuk mu yumurta mı ikilemine benzer bir sorunla karşı karşıyayız demektir. Mesela bilgisayarlar yazılımlarla çalışırken fiziksel yapılarını değiştirmezler, fiziksel yapısı farklı olursa da o yazılım artık çalışmaz. Dolayısıyla, sadece düşünce süreçleriyle beynin “donanımının” değişmesi, karşımızda ilginç bir düşünce problemi olarak duruyor. Bir başka ifadeyle, zihin denen şeyin “beynin yapısından” çıktığı inancı, o kadar da kesin ve ikna edici olmayabilir!

9. Beyin “siniri” olmayan tek organdır.

Garip ama gerçek! Bedenimizdeki tüm organlar (tırnak, saç gibi ekler hariç) çeşitli duyu algılayıcı ve harekete geçirici (motor) sinirler içerirler. Fakat beynimizde bu sinirler yoktur ve beyin dokusu herhangi bir şey hissetmez. Mesela beyin ameliyatlarında, hastalar uyanıkken beyinlerini bıçakla kesseniz bile hiçbir şey hissetmezler; zira beyinde ağrı ve temas sinirleri ve dolayısıyla ağrı ve dokunma duyusu da yoktur. Başka bir deyişle, başınız ağrıdığında ağrıyan beyniniz değil, genellikle kafa içindeki sinüs dediğimiz boşluklar, kaslar veya beyin zarlarıdır.

10. Beyin, kendi ağrısını hissedemezken, hem vücudun her yanını hissedebilen hem de başka canlıların dertleriyle dertlenebilen tek organımızdır.

Gerçek olmadığını bildiğiniz halde bir korku filmindeki canice bir işkence sahnesinde yüzünüzü buruşturup gözünüzü kaçırdığınız olmuştur, değil mi? Yapılan işlevsel beyin görüntüleme çalışmaları, acı çeken bir insan gördüğümüzde sanki kendimiz acı çekiyormuşçasına beynimizdeki acı ve ızdırapla ilgili devrelerin çalıştığını gösteriyor. Beynimiz belki kendi acısını hissetmiyor; ama başkalarının acılarına aslında çok duyarlı.

11. Beyin, sevebilen, üzülebilen, hayal edebilen tek organımızdır.

Aşık olma, heyecanlanma, duygulanımlar gibi özelliklerimizi bazen “kalbimize” atfediyor olsak da artık bunların tamamının beynimizden kontrol edildiğini biliyoruz. Ortada hiçbir şey yokken, mesela eski ve utandırıcı bir anınızı hatırladığımızda bile yüzünüzün kızarmasına ve kalp atışlarınızın hızlanmasına neden olabiliyor. Hafıza, algı ve değerlendirme sistemleri ile beynimiz, karmaşık duyguları oluşturan ve onları bedenimizin çeşitli tepkileriyle göstermeye çalışan tek ve yegane beden parçamız gibi görünüyor.

12. Beyin, nedensiz işler yapabilen tek organımızdır.

Özgür irademiz var mı? Belki biliyorsunuz, bu soru çok tartışmalı ve hâlâ açıklığa kavuşturulabilmiş değil. Fakat sağduyu bizlere “nedensiz davranışlar sergilememizi sağlayan” bir özgür iradenin varlığını düşündürüyor. Neticede, içgüdüsel ve otomatik davranışların yanında, arada bir de olsa tuhaf, beklenmedik, öngörülemez davranışlar da sergileyebiliyoruz ve bu açıdan da beynimiz, yani “insan beyni”, ayrıcalıklı bir yeri hak ediyor.

13. Beyin, güdülerine ve biyolojik gereksinimlerine aykırı davranmayı seçebilen tek organımızdır.

Aç olmasına rağmen “yememe” kararı alabilen, cinsel istek duyduğu halde bunu “frenleyebilen”, isyan etmek istediği halde “sabredebilen” garip bir beyne sahibiz ve bildiğimiz kadarıyla başka bir beden bölümümüzde buna benzer bir özellik yok. Eğer beynin ön bölümüne hasar verilecek olursa, bu özelliklerimiz de kalıcı bir biçimde ortadan kaybolabiliyor.

14. Beyin, bazı işlerini daha hızlı yapsın diye alet ve teknoloji üretebilen tek organımızdır.

Kafadan 4 tane 2 sayısını toplayıp sonucu söyleyebilir misiniz? Peki 74 ile 118’in çarpımının sonucu nedir? Belki şu anda bir kağıt-kaleme ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz. Peki 4515’in küpkökü kaç eder? İşte şimdi bir hesap makinası gerekiyor herhalde! Beynimizin işlevlerinden olan aritmetik, hesaplama ve analiz gibi özellikleri daha hızlı ve verimli yapmak için ürettiği aletler, medeniyetimizin temelini oluşturuyor. Fakat bu işte o kadar ilerledik ki artık beyni de bir bilgisayar gibi düşünme yanılgısından çoğu zaman kurtulamıyoruz. Aman ha! Beyin, bilgisayarları yapan şey; ama asla bir bilgisayar değil, ondan çok daha farklı, çok daha karmaşık bir şey.

15. Beyin, kapasitesini hiç kullanmadan da yaşamamıza imkan veren tek organımızdır.

Böbrekleriniz, ciğerleriniz, bağışıklık sisteminiz “tembellik” yapma lüksüne sahip değildir. Bir an çalışmayı bırakıp aylaklık etseler, halimiz perişan olurdu. Fakat beynimizle bize verilen neredeyse sınırsız potansiyel çok nadir durumlarda kullanılıyor ve maalesef çoğumuz bu gizli hazinenin kapağını bile açamadan bu dünyayı terk ediyoruz. Beyin bu açıdan da özel gibi duruyor. Biz ne kadar kullanırsak, ne kadar zorlarsak, o kadar açıyor sırlarını. Her zaman daha fazlasını isteyenleri de hiç eli boş çevirmiyor.

Bizim aklımıza gelen farklar bunlardı. Sizin de aklınıza bir şey gelirse bir yorum bırakın lütfen!

2 Yorum
  1. aysenur

    belki çok klişe olacak ama, “beyin nakli olmayan tek organımızdır”.

  2. selin

    beyin geçmişle şimdi arasında bağlantı kurabilen, geçmişten haberi olan tek organdır.

Yorum Yap