El Yazısı Neden (Hala) Daha İyidir?

Dijital cihazlar artık her yanımızda. Bu yazıyı bile şu anda -mecburen- dijital bir ekran ve tuşlar yardımıyla yazıyorum. Fakat yıllardır bırakamadığım bir alışkanlığım var ki kolay kolay yerine hiçbir şey koyamam: bir şey dinlerken veya düşünürken kağıt ve kalemle not almak. Onlarca defterim var sağda solda; bilgisayardaki gibi “arama” yapmam da mümkün değil. Çokça da yer kaplıyorlar. Bir yandan da ağaçları kesme pahasına harcanan kağıtlar… Görünüşe göre dijital cihazların avantajları epeyce fazla. Peki neden bu tuşlar, tabletler, bilgisayarlar hala “elle yazma” işlevini ortadan kaldıramadı?

Beynimiz, bizzat kendisinin icat ettiği dijital teknolojiye uyumlu değil. Bu yüzden hayatımızı kolaylaştırdığını zannettiğimiz cihazların büyük bir kısmı, aslında potansiyelimizi kullanmamızın önünde ciddi engeller oluşturabiliyor.

Klavyelere karşı el yazısı

Günümüzde toplantılarda, derslerde, eğitimlerde ve hafızamıza o anda sığdıramadıklarımızı kaydetmemiz gereken hemen her yerde bilgisayar ve tablet gibi dijital cihazları kullanma alışkanlığımız giderek artıyor. Üniversitelerde artık birçok öğrenci, dizüstü bilgisayarları ile derslere gelip hem aklında tutmak istedikleri önemli noktaları “tıkır tıkır” not alıyor hem de ses-görüntü kaydı gibi içeriği daha sonra gözden geçirebilecekleri kayıtlar alıyorlar. Şöyle bir baktığınızda, çok büyük ilerleme gibi görünen bu durum, aslında o kadar da iç açıcı bir gelişme değil.

Öncelikle, bilgisayarlar ve dijital araçlar, “çok hızlı” not alabilmenizi sağlıyor. Özellikle yoğun bilgilerin aktarıldığı ortamlarda, birim zamanda çok daha hızlı not almanız için bu cihazlar imdadınıza yetişiyor. Fakat sorun, beyninizin, klavye hızınıza yetişememesi. Beynimizin öğrenme devreleri, bilgisayara veri kaydettiğimizde olduğu gibi çalışmıyor. Verilerin anlaşılması, içselleştirilmesi, öneminin kaydedilmesi, önceki bilgilerle bağlantılarının kurulması ve yeni bir ilişkiler ağı içinde anlamlandırılması, beynin “öğrenme” sürecinin önemli basamakları arasında. Elbette bu kadar çetrefilli işleri de çok hızlı yapamıyoruz. Kimi zaman yeni bir bilgiyi anlayıp öğrenebilmemiz, dakikalar, hatta saatler alabiliyor. Durum böyleyken klavye ve dijital cihazlarla “deli gibi” not almak, aslında bilgisayarımıza yaptığımız ses ve video kayıtlarından daha fazla fayda sağlamıyor.

Peki el yazısı kullanırken avantajımız var mı? Elbette. Bir kere, el yazımız “yavaş”tır. Not alırken yavaş olmanın öğrenmeyi artırdığını biliyoruz. Zira on parmak klavye kullanan birisi, her denileni yazabilse de önemli-önemsiz ayrımı yapamayacağı için birkaç saniyelik “çalışma hafızası” dışında bilgileri zihnine yerleştiremez. Elle not almada ise yavaşlıktan dolayı önemli bilgilerin seçimi, kişiye özel diyagram ve çizimlerle “dönüştürülmesi”, kişinin kendi yazın kalıplarına uygun zihinsel haritalara dönüştürülmesi mümkün olur. Bu yüzden, yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, el yazısı ile not aldığınızda “daha iyi” öğrenir, “daha uzun süre” hatırlayabilirsiniz.

Motor kalıplar ve yazı

İnsan türünü en yakın canlılardan ayıran en mühim özelliklerden birisi “ellerini kullanarak alet üretebilmesi”dir. Türümüz, Homo erectus‘tan itibaren iki ayak üzerinde gezinen canlılar grubununa dahil edilir ve ellerin boşta kalması, beyin gelişiminde büyük bir sıçramanın da kapılarını açtığını düşünmek için nedenlerimiz var. Ellerini iyi kullanan, beyninde ellerini kontrol eden alanları daha büyük olan bireyler, ortaya koyabildikleri “teknolojik” avantajla üstün gelerek bizim atalarımızı oluşturdular. Yani bugün her birimiz, elleriyle iş yapma becerisi üst noktada olan ataların torunlarıyız ve bu yeteneği doğuştan, onların mirası olarak dünyaya getiriyoruz.

Beyinde çizim yapma ve yazma sırasında devreye giren bölgelerin işlevsel görüntüleme ile izlenmesi. Oldukça karmaşık ve yaygın bir faaliyet gözümüze çarpıyor. Kaynak: Y. Yuan, S. Brown /Brain and Cognition 98 (2015) 15–26
Beyinde çizim yapma ve yazma sırasında devreye giren bölgelerin işlevsel görüntüleme ile izlenmesi. Oldukça karmaşık ve yaygın bir faaliyet gözümüze çarpıyor. Kaynak: Y. Yuan, S. Brown /Brain and Cognition 98 (2015) 15–26.

Yazmak, ellerle değil, beyinle yaptığımız işlerden birisidir. Bunun en güzel ispatı da basitçe kendi üzerinizde bile yapabileceğiniz bir deneydir.

Önce bir kalemle, el yazınızı kullanarak kağıda adınızı ve soyadınızı yazın. Ardından, elinize bir tebeşir yahut tahta kalemi alarak, bir tahtaya, kocaman harflerle ve yine kendi el yazınızla adınızı soyadınızı tekrar yazın. Şimdi iki yazıyı karşılaştırın. Benziyorlar mı? Elbette benziyorlar çünkü ilkinde minik parmak kaslarınızı, ikincisinde ise kol ve omuz kaslarınızı kullanmanıza rağmen ortaya koyduğunuz yazı, beyninizdeki size özel “motor kalıplar”ın bir dışa vurumudur. Bu nedenler herkesin el yazısı ve imzası özeldir ve okumayı bildiğiniz takdirde kişi hakkında birçok fikir de verebilir.

Bu motor kalıplar, aynı zamanda öğrenme süreçlerimizle de yakından ilişkilidir. Beynimizin motor hareketleri planlayan “tamamlayıcı” (supplementer) ve “ön” (pre) motor alanları, bu tip kalıpların depolandığı yerlerdir. El yazımıza özel motor kalıplar, yaşamsal deneyimlerimizin bir toplamı olarak zamanla oluşan birçok becerimizden birisidir ve konuşma, beden hareketleri ve mimikler gibi birçok bileşenle birlikte, beynimizde benzer yerlerden yönetilirler. Birbirlerini tetikleyen bu farklı motor kalıplar, üst üste, yan yana ve “biTişik” bir şekilde birlikte bulunurlar. Dolayısıyla yazmak, aslında sadece yazmak değildir; beyinde karmaşık birçok sinir ağını birlikte tetikleyen farklı “zincir tepkimeleri” de hayata geçirebilen bir tetikleyici gibi iş görür.

agrafi

Yazmak ve hafıza

Ellerin kullanımı sırasında klavyeyle yazarken olduğundan çok daha farklı beyin alanlarının faaliyete geçtiğini gösteren çalışmalar var. Bu “ekstra” bölgeler, özellikle “hafıza oluşumu” ile de yakından ilgili ve ellerimizle yaptığımız işleri çok daha iyi öğrenebilmemizi sağlıyorlar. Sadece yazmak da değil, ellerimizle yaptığımız tüm karmaşık motor beceriler, beynimizi en hızlı geliştiren uyaranlar arasında yer alıyor. Çocukların tahta bloklar, Legolar ve kesip-biçme işleri ile uğraşmaları, beyinlerinin gelişiminde çok önemli ve o nedenle insan erken gençliğinde en önemli vaktini bu tip oyunlara harcıyor. Bilgisayarlı “oyalama” taktikleri çeşitlendikçe de bu önemli gelişim fırsatından uzak kalıyoruz.

Neticede şunu tekrar tekrar hatırlatmakta fayda var. Biyolojik özelliklerimiz milyonlarca yıl boyunca şekillenmiş, ince ayarlarla bugünkü haline gelmiş, son derece karmaşık uyum mekanizmaları ile donatılmış bir sisteme sahip olmamızla ilgilidir. Biyolojimizi bilmeden, yeni ve “hızlı” olan her şeyi iyi zannettiğimizde, çeşitli sorunlar yaşamamız da kaçınılmazdır. Öğrenmenin, eğlenmenin, yaşamanın en iyi yolu, doğala en yakın olanıdır. Zira birkaç on yıllık tecrübemizle, 3.5 milyar yıllık kocaman bir “ar-ge” birikimine kafa tutmaya kalkmak akıllıca değildir.

Elbette artık teknolojiyi bir kenara bırakıp taş çağına dönemeyiz. Fakat teknolojileri geliştirirken ve “tüketirken” doğal ayarlarımızı da sıklıkla dikkat etmemiz bu sorunları çözmemizi sağlayacaktır. Daha “beyin-uyumlu” teknolojiler üretildikçe insanın o zaman milyarlarca yıllık biyolojik donanımının üzerine artı bir değer koyabilmesi de mümkün olacak. Fakat bunun için “kutunun dışından-doğanın içinden” yeni bir düşünce tarzı gerekiyor.

Kaynak
2 Yorum
  1. Melt

    Daha geçen gün bu konuyu düşünüyordum. İş icabı sürekli bilgisayar kullanıyorum ve günlük hayatta da kağıt ve kaleme epeydir ihtiyaç duymuyorum. Ancak bir konuyla ilgili uzunca bir not tutmam gerekti ve yazmakta ne kadar zorlandığımı farkettim. Bazı rakamlarda ve harflerde tam anlamıyla istediğim gibi yazamadım. Sonuçta bozuk bir yazı çıktı. Bu yazdıkça yani pratiği arttırdıkça geçebilecek bir durum mu yoksa başka bir şeyin işareti olabilir mi? Teşekkürler.

  2. Elif

    hocam demişsiniz ki “…ellerin boşta kalması, beyin gelişiminde büyük bir sıçramanın da kapılarını açtığını düşünmemiz için nedenler var.” okurken, bebekleri kundaklamak mı kundaklamamak mı iyi tartışmasını hatırladım. Sizce bebeklik yıllarında ellerin boşta kalması beyin gelişimini etkiler mi ya da ne derece etkiler? cevaplarsanız sevinirim. Yazı için teşşekürler.

Yorum Yap