
Göz teması kurmak, duygular ve niyetler hakkında bilgi aktarımı yapılmasını sağlıyor. Ohio Devlet Üniversitesi’nden psikolog James Wirth, bir kişinin bakışlarını kaçırmasının karşıdaki kişiye kendini dışlanmış hissettirdiğini söylüyor.
Göz temasıyla kurduğumuz ilişkinin genlerimize işlemiş olduğu düşünülüyor. Buna örnek olarak bakımını sağlayan kişilere içgüdüsel olarak bakışlarını yönlendiren yeni doğan bebekler verilebilir. James Wirth’ün yapmış olduğu bir çalışma beş günlük bebeklerin, gözlerini kaçıran kişilerin yüzlerine bakmaktansa, kendileriyle doğrudan göz teması kuran kişilerin yüzlerine bakmayı daha çok tercih ettiklerini ortaya koyuyor. Karşısındaki kişinin bakışlarını üzerine çekip göz temasının devamlı olmasını sağlayan bebekler/çocuklar, kendilerine temin edilecek gıdayı, ilgiyi ve bakımı ve böylelikle de içgüdüsel olarak hayatta kalmalarını garanti altına almış oluyorlar.
Göz temasının süresini ne belirliyor?
Londra Üniversitesi Akademisi’nden Psikolog Alan Johnston ve 2015’in mayıs ayında yaptıkları araştırmada bu soruya yanıt aradılar. 400’den fazla gönüllünün kişilik özellikleri hakkında bilgi toplayan ekip, katılımcılara farklı süreler boyunca kendilerine doğrudan bakıyormuş gibi görünen aktörlerin bulunduğu video parçaları gösterdi. Videoları seyrederlerken aktörlerin bakışlarını kendi üzerilerinde hisseden katılımcılar, kendilerini ne kadar “rahat” hissettikleri hakkında araştırmacılara bilgi verdiler. Bulgular, katılımcıların ortalama 3,2 saniye süren göz temasının rahatsız edici bulmadıklarını gösterdi.
Ekip, ayrıca, uzun süren göz temasına karşı verdiğimiz tepki ile öz algılamamız arasında muhtemel bir ilişkinin varlığına da dikkat çekiyor. Bulgulara göre, kendilerini yardımsever ve cana yakın olarak tanımlayan katılımcılar, daha uzun süreli göz teması kurmaya eğilim gösteriyorlardı.
Göz teması ile ilgili birkaç önemli bilgi
• Bebeklerde ve yeni yürümeye başlamış çocuklarda görülen göz teması eksikliği otizmin erken belirtilerinden biridir.
• Kadınlar erkeklere göre daha fazla göz teması kurarlar. Bu durum, kadınların yüz yüze konuşmayı tercih etme sebeplerinden biridir. Erkekler ise yan yana durarak yapılan bir konuşmayı tatmin edici bulabilirler.
• Romantik ilişkilerde çoğu kadın göz temasını yakınlığı ya da ilişkinin ilerlemesini sağlayan bir yol olarak görürken, pek çok erkek için bu “otoriteyi kabullenme”ye giden yol anlamına gelebilir.
• Yalancının beden diliyle ilgili söylenen en yaygın mit, yalan söyleyen kişilerin göz teması kurmaktan kaçınmalarıdır. Halbuki çocuklar hariç, yalan söyleyen pek çok kişi bolca göz teması kurarak ve bu süreyi uzun tutarak “yalan söylemediklerini ispat etmek” için bakışlarında aşırıya kaçarlar.
• Yakındoğu kültürlerinde “dokunarak” iletişim kurmaya eğilimli olan kişiler, göreceli olarak mesafeli bir beden dili sergileyen Avrupa kültürlerine ait bireylere kıyasla birbirleriyle daha fazla göz teması kurarlar.