Hayatın Kökenine Dair Yeni Kanıtlar, Yaşamın Şifreleri Çözülüyor

McMaster Üniversitesi ve Max Planck Enstitüsü’nden yeni bir araştırma, Dünya’nın ilk yıllarında sıcak su birikintilerine düşen göktaşlarının hayatın tetikleyicisi olabileceğini öne sürüyor. Bulgulara göre meteoritler, RNA oluşumuna yardımcı olan elementleri taşıyorlardı.

Darwin zamanından beri, bilim adamları genel olarak Dünya’daki yaşamın “sıcak küçük havuzlardan” ya da organik bileşikler açısından zengin olan ilkel karışımlarla başladığına karar verdiler. Yaşam, 3.8 milyar yıl önce bu suların en ilkel biçiminde başlamıştı, fakat bu konudaki tartışmalar hiç bitmedi. Son zamanlarda, McMaster Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi ve Almanya’daki Max Planck Enstitüsü tartışmaya katkıda bulunuyor.

Ulusal Bilimler Akademisi Bildiriler Kitabı (PNAS) dergisinde yayınlanan bir araştırmada Ben K.D.’nin liderliğindeki araştırmacılar, yaşamın nasıl başladığını anlamak için, Dünya’ya milyarlarca yıl önce olduğu gibi bakmak gerektiğini ileri sürdü. Yaşam, yeryüzünün sürekli değiştiği, dönüşüm geçirdiği ve meteorlarla sızdırıldığı bir zamanda başladı… Bazıları, bu sıcak küçük havuzlara kadar indi.

Bu uzay kayaları, RNA polimerleri oluşturan temel nükleotid bileşenleri de dahil olmak üzere, hayatı başlatmak için önemli unsurları taşıyordu. Dr. Henning bir basın açıklamasında; “Çalışmamızın gösterdiği gibi, astronomi, cevabın hayati bir parçasını oluşturuyor. Güneş sistemimizin nasıl oluştuğunun ayrıntıları, Dünya üzerindeki yaşamın kaynağı için doğrudan sonuçlar doğuruyor” dedi. Bir başka çalışmada da belirtildiği gibi, yaş ve kuru şartların bir kombinasyonu, polimerlerin bağlanmasına ve nihayetinde RNA’nın kendi kendine çoğalmasına izin verdi.

shutterstock_258738323

Zor Bir Başlangıç

Açıkçası hayat, başka bir çalışmada ele alındığı üzere, bu gezegenin jeolojik tarihinde, henüz tam olarak oluşmadığı zor bir dönemde ortaya çıkmıştı. Pearce, “Yaşam boyu kimyanın deneysel kökenleri olan Kutsal Kase bu. Önemli olan, kendi kendine çoğalmayı öğrenen ve sonuçta DNA gelişimini sağlayan RNA’ların oluşmasıydı” dedi. Pudritz ise; “DNA’ların hayatın ilk yönü olarak ortaya çıkması çok karmaşık. Hayat, başka bir şeye daha ihtiyaç duyuyordu ve bu da RNA’ydı” diye ifade etti.

Pudritz’in belirttiği gibi, bu yeni bulguların hepsi hayatın kökeni teorilerine eklenerek aynı sonucu alıyor. Basın açıklamasında “Pek çok farklı alanın girdileri çok olduğu için hepsinin iç içe olması şaşırtıcı. Çalışmalar gösteriyor ki, bu ilk göletlerin, hidrotermal menfezlere kıyasla hayatı tetikleyen maddeleri ihtiva etmesi daha muhtemel.”

Yalnız Olmayabiliriz

Göktaşları dünyadaki göletlere indiyse eğer, o zamanlar göktaşları daha yaygın olduğu için Erken Güneş Sistemi’nin diğer kısımlarına da aynı etkileri yayması mümkün. Bu, dünyadaki yaşamı tetikleyen şeyin diğer gezegenlerde de gerçekleşebileceği ihtimalini ortaya koyuyor. Dünya üzerindeki yaşamın kökeni, başka gezegenlerde de yaşam izleri bulmamıza yardımcı olabilir.

Kaynak

Yorum Yap