Kayıp İlişkiler Dünyası: Prosopagnozi

İnsanların silik olduğu bir dünya nasıl olurdu? Peki ya bu dünyaya sahip birkaç kişiden biriysek? Gördüğümüz insanların yüzlerini tanıyamamak ve bir insanı yüzünden değil de küpelerinden, saç renginden, saç tipinden tanımak zorundaysak ve olur da bir gün aile üyelerini bile tanıyamazsak?

Tabii ki insanların silik olduğu bir dünya çok eksik olurdu. Tıpta böyle bir hastalığın olduğunu ve birkaç kişinin bu silik dünyada yaşadığını düşünün. Prosopagnozi, bu eksik dünyanın adı diyebiliriz ve bu terim “yüz körlüğü” anlamına geliyor.

Prosopagnozi, 1947’de Alman Nörolog Joachim Bodamer tarafından tanımlandı. Bu hastalığa sahip bireyler, insanların yüzlerini tanıyamaz ve kendileri için ipuçları geliştirirler; kızıl saçlı kişi arkadaşım, kıvırcık saçlı kişi kardeşim gibi… Prosopagnozi hastalığına sahip bazı bireyler, nadir gördüğü yüzleri tanıyamazken bazı bireyler kendilerini bile tanıyamayacak düzeydedir. Amerika’da ve İngiltere’de yapılan araştırmalara göre, bu hastalığın görülme sıklığı %2 olarak bulunmuştur.

Neden bu hastalığa yakalanırız?

Yapılan araştırmalarda, beynimizin temporal lobundaki “fusiform” bölgesinin yüz tanımada aktif olduğu gözlendi. Ayrıca prosopagnozi hastalarında bu bölümdeki gri maddenin de daha az olduğu keşfedildi. Fiziksel travmalar, tümörler, felç gibi durumlar bu bölgenin etkilenmesine neden olabiliyor. Bunun dışında yapılan araştırmalar, bu hastalığın genetik geçişli olduğunu göstermiş ancak hangi genin bu hastalıkla ilgili olduğu tespit edilememiştir.

Tedavi edilebilir mi?

Prosopagnozinin henüz bir tedavisi yok. Bu hastalık hakkında araştırmalardan çok gözlemlere yer verildiği için bildiklerimiz oldukça sınırlı. Yapılan araştırmalar arttıkça hastalığın tedavisinin ve yaşam kalitesini arttırmak için yapılabilecek uygulamaların bulunabileceğine inanılıyor.

Bir prosopagnozi hikâyesi

Dr. David Ruger Fine, bir prosopagnozi hastasıydı. Günlük yaşamında insanları tanımak onun için oldukça zor ve karmaşıktı. İkiz kardeşleri yeni dünyaya gelmişti. Bir insanı tanımak bu kadar zorken birbirine çok benzeyen kardeşlerini ayırt etmek onun için hiç de kolay değildi. Aile bireyleri ona dikkatsiz olduğunu, iyi baktığında rahatlıkla ayırt edebileceğini söylüyorlardı. Dr. David’in bu duruma canı sıkılıyordu. Bir ipucu geliştirmesi gerekiyordu ama ne? Sonunda o ipucunu buldu. Bir kardeşinin alerjisi vardı ve küpe takamıyordu. Dr. David için küpe kurtarıcı olmuştu. Kardeşlerini ayırt edebiliyordu ve karmaşıklık ortadan kalkmıştı.

Sonuç olarak, böyle bir hastalığın olduğunu ve görülme oranı düşük olsa bile bu hastalığa sahip bireylerin olduğunun farkına varmalı. Bu konu hakkında araştırmalar yapılarak bilmediklerimiz aydınlatılmalı. Böylece bireyler için oldukça karmaşık olan insan ilişkileri çözüme kavuşabilir.

Kaynak

Yorum Yap