Mutluluk Öğrenilebilir Mi?

Mutlu olmak bizim elimizde midir? Mutluluk düzeyimiz artırılabilir mi? Bu sorulara cevap aramaya çalışalım.

Bir önceki yazımızda mutluluğun genetikle olan ilişkisini ele almış ve bireylerin mutluluğunda genetik faktörlerin yaklaşık olarak % 50 oranında etkili olduğunu belirtmiştik. Genetik özelliklerimizle ilgili bir değişiklik yapamayacağımız göz önüne alınırsa, bizim geriye kalan % 50 üzerine odaklanmamız gerektiği açıktır.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki insan türünün öğrenme yeteneği hiçbir canlıda yoktur. Diğer canlılar, dünyaya pek çok şeyi öğrenmiş olarak gelirken insan daha çok öğrenmek üzere gelmiştir. Bu açıdan insan davranışlarında öğrenmenin payı büyüktür. Genetik faktörlerin dışında, yaşamda pek çok şeyi öğreniriz ve yaşamımızı o şekilde devam ettiririz. Peki, buna mutluluk da dahil midir? Nasıl mutlu olunacağı öğrenilebilir mi? Ya da “nasıl daha mutlu olunacağı öğrenilebilir mi?”

Mutlulukla ilgili bilimsel çalışmaların yapılmaya başlanmasıyla birlikte, mutluluğun nasıl artırılabileceği ile ilgili de birçok çalışma yapılmış; terapiler ve psiko-eğitim programları geliştirilmiştir. Mutluluğu artırma stratejileri ile ilgili araştırmalar da pozitif psikolojinin gözde çalışmaları arasında yer almıştır.

Önde gelen mutluluk araştırmacılarından Sonja Lyubomirsky, konu ile ilgili pek çok araştırmayı incelemiş ve geliştirdiği modelde, mutluluğun belirleyicilerini üç grupta toplamıştır.

Buna göre, mutluluğun belirleyicileri % 50 oranında genetik, % 10 oranında yaşam şartları ve demografik değişkenler (yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, yaşanılan yer vs.) ve % 40 oranında amaçlı-niyetli etkinlikler olarak belirlenmiştir.

Lyubomirsky, özellikle amaçlı-niyetli etkinliklerin bizim kontrolümüzde olduğunu ve burada yapacağımız değişikliklerin mutluluğumuzu etkileyeceğini belirtmiştir. Amaçlı etkinliklerin kapsamında olumlu düşünme, iyimserlik, sosyal ilişkileri geliştirme, öz-saygı, dini (manevi-ruhsal) etkinlikler, egzersiz yapma, affedici olma, iyilik yapma, şükretme, yaşamda anlam ve amaç bulma gibi faaliyetler bulunmaktadır. Lyubomirsky’e göre, kişi bunlardan kendisine uygun olanlar seçip üzerinde durarak mutluluğunu artırabilir. Söz konusu bu faaliyetlerin mutluluğa olan etkileri ile ilgili de çok sayıda çalışma yapılmıştır.

Kısaca bunları açıklayacak olursak;

  • İyimserlik ve olumlu düşünme, kişinin şimdiki durumu ve gelecekle ilgili olumlu beklentiler içerisinde olmasıdır. İyimserler, yaşamda karşılaştıkları olumsuzlukları geçici, denetlenebilir, belli bir soruna özgü ve dışsal faktörlere bağlı olarak değerlendirmektedirler. Kötümserler ise sorunları kalıcı, kapsamlı ve kişiselleştirmiş olarak değerlendirmektedirler. İyimserlik, öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir özelliktir ve mutluluk üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
  • Mutluluğun olmazsa olmazı ve belki de en önemli belirleyicisi sosyal ilişkilerdir. Kişilerarası ilişkilerin kalitesi, mutluluk düzeyinin de belirleyicisidir. Sosyal destek yetersizliği ve yalnızlık ise mutsuzlukla ilişkilidir. Derin, doyurucu ve sağlıklı kişilerarası ilişkiler geliştirmeden mutlu olmak pek mümkün görünmemektedir.
  • Özsaygı ya da benlik saygısı adı verilen kavramda mutluluk açısından önemlidir. Özsaygı, kişinin kendisinden hoşnut olması olarak tanımlanmaktadır. Yani kişinin kendisini sevmesi ve kendisinden memnun olması durumudur. Bu kendinden hoşnut olma durumu, kişinin bedensel özelliklerinden psikolojik özelliklerine kadar hemen her şeyi kapsar. Özsaygısı düşük bireylerin mutluluk düzeyleri de düşük bulunmuştur. Güzel haber şu ki özsaygı da geliştirilebilir bir özelliktir.
  • Manevi ve ruhsal etkinliklerin de mutluluk üzerindeki etkisi kanıtlanmıştır. Dini faaliyetlerle birlikte gelişen sosyal ilişkiler, yardımlar ve olumlu davranışlar da mutluluk üzerinde etkili olmaktadır.
  • Egzersiz yapma ya da en azından daha hareketli bir yaşam sürme de mutluluğu artıran etkinliklerdendir. Egzersiz yapma, beyinde dopamin ve endorfin gibi hormonların salgılanmasını artırmakta ve mutluluğa doğrudan etki yapmaktadır. Bu konuyla ilgili bir güzel haber de şudur ki egzersiz sonucu meydana gelen mutluluk ve neşe hali, egzersizden bir gün sonra bile hâlâ devam etmektedir.
  • Affedici olma, mutlulukla ilişkili ama belki de uygulanması en zor etkinlik olarak göze çarpmaktadır. Çalışmalar affedicilik düzeyi yüksek bireylerin daha mutlu olduğunu ortaya koymuştur. Konu ile ilgili affedicilik düzeyini yükseltmeye yönelik deneysel çalışmalar yapılmakta ve olumlu sonuçlar alınmaktadır. Bu konuda Prof. Dr. Everett Worthington’un çalışmalarına bakılabilir. Kendisi affedicilik konusundaki çalışmalarıyla bir duayendir.
  • İyilik yapma, yardımseverlik ya da özgeci davranışlarda bulunma da mutluluğu olumlu yönde etkileyen bir diğer unsurdur. İyilik yapma, hem bireyin kendisini iyi hissetmesini sağlamakta hem sosyal ilişkilerini geliştirmekte hem de anlamlı ve iyi bir şey yapmış olmanın verdiği olumlu duyguları yaşamasını sağlamaktadır. Bu anlamda gönüllü faaliyetlerde bulunma ya da çevresindeki kendinden daha zor durumda olan kişilere her türlü yardımda bulunma mutluluğu artırıcı önemli bir etkinliktir.
  • Minnettarlığın da mutluluğu artırdığı pek çok deneysel çalışmayla kanıtlanmıştır. Bu çalışmalardan birisinde, oldukça basit bir şekilde, bir grup katılımcıdan her gün yatmadan önce şükredebilecekleri beş şeyi yazmaları istenmiş ve bir aylık süre sonunda mutluluklarında önemli oranda artış gözlenmiştir. Minnettarlık, bireylerin günlük yaşamın kargaşası ve yoğunluğu içerisinde unuttukları, sahip oldukları iyi ve olumlu şeyleri hatırlatmaktadır. Bu yönüyle de mutluluğu artırmaktadır.
  • Son olarak, mutluluğu etkileyen önemli bir faktör de yaşamda anlam ve amaç bulma olarak söylenebilir. Bir gün öleceğini bilerek yaşama devam eden tek canlı insandır. Bu bakımdan yaşamda anlam bulma önemli bir psikolojik sorundur. “Niçin yaşıyorum?” sorusu insan açısından belki de cevap verilmesi en zor sorulardandır. Amaç bulma ise kişinin yaşamında belli bir amacının olması, kendisini bir şeylere adaması ile ilgilidir. Amaçlar belirleme ve bu amaçları gerçekleştirmeye çalışma bireyin dinç ve dinamik kalmasına yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak, başlıktaki soruya cevap olması açısından, mutluluk belli düzeyde bizim elimizdedir ve öğrenilebilir yanıtını verebiliriz. Eğer doğuştan mutlu olanlardan, yani sebepsiz mutlulardan değilseniz, mutluluk düzeyinizi yüksek tutabilmek için sürekli çaba göstermeniz gerekecektir. Bu bir bakıma biraz bisiklet sürmek gibidir. Pedal çevirmeyi bırakırsanız ilerleyemez ve düşersiniz.

Mutlu olmanız ve daha önemlisi mutlu kalmanız dileğiyle…

Doç. Dr. Tayfun Doğan

Psikolojik Danışman

Yorum Yap