Problem ve Engelleri Aşmak İçin Su Gibi Esnek Düşünmek

Günlük hayata baktığımızda insanların problem çözme yöntemlerinin zorlayıcı zihinlerin etkisinde olduğunu ve bu durumun çok daha büyük problemlere ve enerji kaybına yol açabildiğini görüyoruz. Bugünün dünyasında anlamlı ve verimli bir yaşam sürmek gibi belirgin bir hedefimiz olduğuna göre, bu yolda ilerlerken hızımızı engelleyen problemleri anlama ve aşma konusunda bir bilinç geliştirmeliyiz.

Bu amaç doğrultusunda yararlanabilecek tüm araçlara başvurmak, bilgiyi farklı bakış açılarından dinleyerek edinmek iyidir.  Ben size, SAVAS (savunma sanatı) terminolojisinde yer alan “adaptasyon (denge ve uyum)“, ilerleme sağlayan “aktif direnç”, sabitlik ve gerilemeye neden olan “pasif direnç” gibi fiziki mücadelede kullandığımız kavramlar üzerinden savunma sanatının sorunları çözme konusunda olaylara nasıl baktığını izah etmeye çalışacağım.

Zihinsel direnç

Yaşamda insanın hayata bakış açısını olumlu veya olumsuz etkileyen birçok zihinsel sebep vardır. Olumsuz zihinler içinde bana göre ilk sırada gelen sabit fikirliliktir. Sabit fikirlilik, bilgi eksikliği ve yöntem bilmemekten dolayı belirsizlik ve kaybetme korkusunun doğurduğu bir sonuçtur. Mevcut bir problemi aşabilmenin yolunun öncelikle onu tanıyarak kavramaktan geçtiğini biliyoruz. Biliyoruz ama nedense bu bilişi aktif kullanamıyoruz; çünkü engeli tanımak için öncelikle ona adapte olmamız gerektiğini düşünmeyi engelleyen zihinsel bir dirence sahibiz. İşte bu direnci yaratan sebep, sabit fikirli olmaya neden olan belirsizlik korkusu zihnidir.

Özgüven özgürlük demektir

Bilgi eksikliği, yöntemsizlik ve sabit fikirle  henüz yaşanmamış bir geleceğin nasıl belireceği üzerine düşünmek, endişe ile birlikte özgüven sorunu doğurur. Oysa bir problemi çözme kararlılığını ortaya koyan güç özgüvendir ve bu da ancak korkudan bağımsız olmakla elde edilebilir. Ancak kaybetme korkusunun da -belli bir denge içinde olmak kaydıyla- gerekli bir zihin durumu olduğunu da unutmamak lazım. Çünkü hareket motivasyonu, ironiktir ama kazanma isteğini tetikleyen kaybetme korkusuyla oluşur  aslında. Özgüven korkuyu tümden ortadan kaldırmaya çalışmakla da elde edilemez. Çünkü denetimsiz korku ne kadar büyük bir sorunsa, denetimsiz korkusuzluk da o kadar sorundur. Biri pasifizme, diğeri de anlamsız bir agresyona neden olabilir. Yani mesele, bu iki uç duygu durumundan birine kanalize olmadan bağımsızlaşmaktır. Özgüven özgürlük demektir.  Bu, iradenin iki uç arasında bir denge unsuru olarak fonksiyonel (kararlılık) bir güç yaratmasını sağlar. 

[showhide type=”pressrelease” more_text=”Devamını oku…” less_text=”Devamını gizle…” hidden=”yes”]

Heyecanı yitirmemek için ertelemeyin

Bir engeli aşmak belli bir sürece tabidir ve bu da devamlılık gerektirir. Devamlılık ise sürekli hareket isteğine bağlıdır. Çünkü hareket isteği yoksa zihin her şeyi bir engel olarak algılar. Hareket istenci, iradenin karar mekanizmasını harekete geçirebilmesini kolaylaştıran zihindir. Zihnin akışı konusunda bir kararlılığa sahip olmak istiyorsanız iradeyi geriye dönük detaylarla meşgul etmemelisiniz. Yani ayrıntıların önceden eksiksiz tamamlanmış olması gerekir, ki bu da akışın tereddütsüzlüğü anlamına gelir. Devamlılık ve hareket isteğinin canlı tutulması ile ilgili bir diğer önemli konu da, zamanı gelen düşünceyi ertelememektir. Çünkü büyük bir coşkuyla şimdi düşündüğünüz bir şey, o anın gerçekliği içinde değerlendirilmezse düşünce heyecanını yitirerek gerçeğe dönüşme etkisini kaybeder. O artık “ölü” bir düşüncedir ve -yeni- şimdinin koşullarına uymadığı için geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü yaşam ve zamanın akışı değişkendir.

Şimdiki bakış açınızla doğal akış birbirleri ile örtüşmüyorsa bu bir sorundur; zihin ya ileri gider ya da geride kalır. Tipik bir zamanlama sorunu…Düşünceler kararlılığın içinde var olur veya kararsızlığın içinde kaybolur. O yüzden ertelemeyin. Ama ertelemişseniz de bundan dolayı ümitsizliğe kapılmayın. Çünkü bazen gerçekleştiremediğiniz bir düşünce gerçekleşmemesi gereken bir düşünce de olabilir. Tereddüt varsa yapmayın. Bir insanın istemediği sonuçlarla karşılaşmasında, güven duygusu olmadığı halde atılmış adımların etkisi büyüktür. Düşünceyi gerçek kılan faktör ise özgüvendir, yani emin olma duygusudur. Bir konuda yeterince hazır değilseniz, düşünceniz ne kadar parlak olsa da harekete geçemeyebilirsiniz. Bunun da içsel bir denetim mekanizması tarafından ayarlandığını düşünebiliriz. O yüzden dert etmeyin; ama gerçek kılma etkisini azaltan sebebin ne olduğu üzerine de düşünün.

Denetim altına alınmış duygular

Engelin nasıl aşılacağını, istemediğiniz şeyi dile getirerek değil, ne istediğinizi bilerek ve emin olarak bulabilirsiniz. “Ben aslında böyle olsun istemiyordum” diye düşünebilirsiniz ama nedense sonuç hep istemediğiniz gibi olur. Aslında tam da istediğiniz gibi olur! Ortaya çıkan olumsuz bir sonucu eleştiren de bağımsız hareket etmeyi seven duygularınızdır. Eğer realitede olumlu bir sonuç elde etmekbalance istiyorsanız, duygularınızın aklın düzenleme yapma yeteneğine tabi olmasına izin vermelisiniz. Çünkü akıl, ancak denetim altına alınabilmiş duyguları kullanarak olumlu somut gerçeklikleri meydana getirebilir. Aksi halde olumsuz somut gerçekliklerin oluşmasına neden olup bunlara karşı pasif direnç göstermek zorunda kalabilirsiniz. Ancak hareket etme kabiliyetini sağlayan motivasyonun da yürütücü duyguyla gerçekleştiğini, dolayısıyla sadece akıl yürüterek bir sonuca varılamayacağını da unutmamanız gerekir. İşin sırrı duygu ve akıl arasında güçlü bir denge sağlayacak olan üst bilinci hareket geçirmektir. Bu da başarma duygusu ve yaşama bağlılık motivasyonu ile sağlanabilir. İp üzerinde karşıdan karşıya geçmeye çalışan cambazı düşünün. Dengeyi kaybedeceğini hissettiği anda düşmemek için ilerleyişini durdurmak zorundadır ve devam edebilmenin tek şartının önce dengeyi bulmak olduğunu bilir. Amaç karşıya geçebilme deneyimini yaşamaktır. Başarılan herhangi bir şey yaşama motivasyonunu artırır. Bu her insanın yaşamak istediği bir duygudur. Her şey önce basit bir amaçla başlar. Başardıkça özgüven artar ve gelişen zeka ile daha kompleks hedeflere yönelebilirsiniz…Dolaysıyla herhangi bir engeli aşma konusunda özgüven sağlayan bu adaptasyon ve duygu-akıl dengesini oluşturmak öncelikli bir meseledir. 

Savaş sanatında fiziksel ilerlemenin zihinsel prensipleri

Bir insan için en büyük engel, rakip (siz bunu yaşamdaki olası engel olarak düşünün)  karşısında gösterdiği tutum ve kararsızlıktır. Hareket ve ilerlemeyi sağlayan zihinsel prensip dirençsizliktir. Rakip karşısında engeli aşmanın birçok yolu varken işi zorlaştıracak zihinle hareket etmek  pasif direnci doğurur. Bu  zihinle atılan bir adım kararlılık değil, sabit fikirde ısrarcılıktır. Aktif direnç ise engeli aşma kararlılığından doğan katıksız bir inancın tutumudur ve sadece çıkış yolu bulmaya odaklanır. Dirençsizlik prensibi negatif bir tutum olan boş vermek değil, tam tersi dinamizm ve ilerleme temeline dayanır.

Savaş sanatında da rakibin her bir engelleme hareketi çözülmesi gereken bir problemdir ama aynı zamanda mutlak açık noktalara da sahiptir. Çünkü düalitik prensibe göre, her şeyin bir pozitif  bir de negatif olmak üzere iki yönü bulunur. Rakibin sizi engellemek isteyen zihni, yerinden kımıldatılamayacak bir kaya kadar sabit olabilir. Bizim önceliğimiz engeli aşmaksa, bu ancak esnek bir zihinle hareket ederek mümkün olabilir.  Kararlılığın ve akışın sırrı ise yukarıda belirttiğimiz gibi dirençsizlik prensibindedir. Engelin önünde direnmek engelin direncini, yani karşı reaksiyonu artırır. Bu enerji ve zaman kaybıdır ve doğal olarak hareket kabiliyetini de engelleyerek insanın pasifize olmasına yol açabilir. Dar bir koridorda karşınıza çıkan bir insana çarparak ilerleyemezsiniz. Yol verin; hızınızı ve enerjinizi kaybetmeyin. 

SAVAS pasifizmle mücadele ve engel aşma yöntemidir. İlkesel olarak  rakibin (engelin) varlığı karşısında o ne yaparsa tersini yapma düşüncesi ile hareket eder.  Mesela, ortalama bir insan, karşısındaki kişi birden boğazına sarıldığında bedensel olarak ani bir direnç göstererek kurtulmaya çalışır. Bu durumda rakibin daha fazla dirençle (reaksiyon) baskı yapması kaçınılmazdır; çünkü siz kurtulmaya çalıştıkça o da engellemeye çalışacaktır. Sonuç olarak bir sonraki adımda daha fazla enerji harcamak zorunda kalacağınız bir kaos durumuna davetiye çıkarmış olursunuz. Oysa burada ilgilenilmesi gereken şey engel değil, çıkış yolu olmalıdır. Bunun yerine, baskıyı yaptığı anda ani bir dirençsizlik gösterirseniz, yani kasılmak yerine rahatlayarak bedeninizin direncini düşürürseniz aynı anda rakip de dirençsizlik gösterecektir. Çünkü bu onun beklediği bir davranış değildir. Zihinsel olarak, baskıya dirençle karşılık vereceğiniz yönünde şartlanmış bir düşüncenin etkisindedir ve beklediğinin aksine davrandığınızda doğal olarak bir an için dirençsizleşir. Bu, durumdan kurtulmak için yakaladığınız bir boşluktur ve rakipten kurtulmak için anlık fırsattır. Fırsatı anında değerlendirmek, açık noktayı bularak akan su gibi zihnin akmasını ve devamlılıkla birlikte fiziksel ilerlemeyi sağlar. Savaş sanatında olduğu gibi, hayatta da her zaman farklı düşünebilen, boşlukları değerlendirip devam edebilen kişiler ilerler.[/showhide]

2 Yorum
  1. HtNzDr

    “Hareket ve ilerlemeyi sağlayan zihinsel prensip dirençsizlik” ise aktif direnç ne işe yarıyor, anlayamadım?

  2. Naci Kesener

    Dirençsizlik, ilerlemeyi engelleyen ve negatif zihnin etkisi ile oluşan (sabit fikirlilik gibi) dirençten vazgeçip enerjinin ve hareket etmek için gerekli olan direncin açığa çıkması (aktifleşmesi) demektir. 🙂

Yorum Yap