Sevdiklerinize Sarılmanızın 3 Şaşırtıcı Faydası

İnsanların çoğu sarılmaktan hoşlanır. Çünkü kimileri için sarılmak, sevgilerini kelimelerle ifade etmeye gerek bıraktırmayan bir eylem, kimileri için “yanımda olman beni mutlu ediyor ve bana güven veriyor” mesajı, kimilerine göre ise insanın kollarıyla yapabileceği en güzel şeydir. Peki, bu davranış aslında insanlara ne gibi faydalar sağlamakta ve ilişkilerimizi nasıl etkilemektedir? Şimdi ona bakalım.

1)Sarılmak ilişkilerinizi güçlendirir ve bağlılığınızı artırır.

561580f3f018fb6340d63210Dokunmak ve sarılmak oksitosin hormonunu artıracağından bağlanma dürtünüzü geliştirir. Bu yüzden oksitosine genellikle “bağlanma hormonu” ya da “aşk hormonu” denir. Bağlanma konusunda oksitosinin önemine tarla fareleri iyi bir örnektir. Çünkü çok eşli olan tarla farelerinde tek eşli olan tarla farelerine göre daha az yoğunlukta oksitosin görülmüştür. Oksitosin ne kadar az salgılanırsa bir eşe bağlılık da o kadar azalıyor. Bu yüzden partnerinizle aranızdaki bağı artırmak istiyorsanız sık sık birbirinize sarılarak oksitosin salınımını artırıp birbirinize bağlı olmanızı ve ilişkilerinizi güçlendirmeyi sağlayabilirsiniz. Aynı şey çocuklar için de geçerli.

2)Stresinizi azaltıp huzurlu olmanızı sağlar.

Sarılmak, aynı zamanda dopamin ve serotonin gibi hormonların da salgılanmasına sebep olarak size huzur ve sakinlik sağlayıp gün boyu yaşadığınız stresin azalmasına yardımcı olacaktır. Bu yüzden yoğun bir iş gününün ardından eve döndüğünüzde sevdiklerinize sarılmanız faydalı olacaktır.

3) Sarılmak güven yeteneğinizi geliştirir.

Doğal yaşamda dokunmak ve güven birlikte ilerler. Çünkü doğaya baktığımızda bir canlı diğer bir canlıya dokunacak kadar yakınsa ona zarar verebilecek kadar da yakındır demektir. Beyin, size zarar verecek her şeyi hatırlar çünkü hayatta kalma donanımına sahiptir ve hayatta kalmak onun için her zaman önceliktir.Canlılar herkese güvenmek yerine bunu deneyimlemeyi tercih ederler. Bir canlı ona dokunabilecek kadar yakınındaysa ve onun için bir tehdit oluşturmuyorsa beyni bunu öğrenir ve kaydeder. Ona dokunduğu halde zarar vermediğini görünce ona güvenir ve onu tehdit olarak algılamaz. Eğer canlılar güvenlerini tehdit eden bir canlı ile karşılaştığında kendine dokunabilecek kadar yakınlaşırsa hemen tehlike sinyalleri çalar ve beyin ‘”kaç ve hayatta kal” mesajı verir. Yani bu yakınlık ve güven ilişkisi bizzat doğada vardır.

İnsanlar birbirlerine sarılarak aslında tehdit edici bir durumda olmadıklarının, o anda herhangi bir şeyden korkmadıklarının ve herhangi bir tehlike sezmediklerinin sinyalini verirler ve birbirlerine olan güven duygularını geliştirirler. Çocukların da herhangi bir tehditle karşılaştığında hemen güvendikleri birine sarılarak rahatlamaya çalışmaları  aslında sarılmanın altında bir güven duygusunun yatıyor olmasıdır.

Son olarak, Paulo Coelho, bütün bu anlattıklarımızın belki de özeti sayılacak bir cümleyi Elif adlı kitabında şöyle ifade ediyor:

“İnsanlık kadar eski olan bu hareket, iki vücudun kavuşmasından çok daha fazlasını ifade eder. Sarılmanın anlamı şudur: Sende bir tehlike sezmiyorum, yanında olmaktan korkmuyorum, rahatlayabilir, kendimi yuvamda hissedebilirim, beni koruyan ve anlayan birisi var. Biz de birine isteyerek her sarıldığımızda ömrümüzün bir gün uzadığına inanılır. Lütfen, şimdi sarıl bana.”

Kaynak:

Sinan Canan – Değişen Beynim

http://sagligabiradim.com

Hazırlayan: Kafkas Üniversitesi [n]teresan Şeyler temsilcisi Mücahit Gürsançtı

Görsel: John Crowley’nin yönetmenliğini yaptığı, Nick Hornby romanından uyarlama “Brooklyn” filminden. 

Yorum Yap