Ya Duygular Olmasaydı?

Yüksek lisans mülakatına girdiğinizde heyecan, korku veya kaygı hissetmediğinizi düşünün. Hayallerle geldiğiniz şehri terk etmek zorunda kaldığınızda üzüntü, belki de öfke hissetmeseydiniz ne olurdu? Size ay sonunu düşündürmeyecek bir maaşla işe girdiğinizde mutlu olmadığınızı kafanızda canlandırmaya çalışın. Başarılı olamıyoruz, değil mi? Duyguların olmadığı bir insan düşünemiyoruz. Ancak “hissedemeyen” insanlar var ve bu duruma “aleksitimi”, yani kabaca “duygu yoksunluğu” diyoruz.

Hislerden yoksun bir insanın hayatında pek çok eksiklik olduğunu, kurdukları ilişkilerin sağlıklı olmadığı düşünülebilir. Ancak aleksitimi görülen kişilerden biri olan Caleb, BBC’ye yaptığı açıklamada herkes kadar “normal” ilişkiler kurduklarını dile getiriyor.

Aleksitimi Nedir?

Aleksitiminin nasıl meydana geldiğine henüz ulaşılamamış olsa da bu durumun genetik olabileceği veya beynin duyguları ortaya çıkarmamasına sebep olan bir travmadan olabileceği söyleniyor. Aleksitimi 1972’de Peter Sifneos tarafından ilk kez tanımlandığında bu durumda olan insanların da diğer insanlar gibi hissedebildikleri ancak duyguları adlandıramadıkları öne sürülmüştü. Bilim insanları, bunun sebebinin konuşmanın yönetildiği bölgede hasara sebep olan beynin birbiriyle ilişki halinde olan sağ ve sol lobu arasındaki bir bağlantı kopukluğu olabileceğini ortaya koymuşlardı.

Günümüzde, aleksitiminin pek çok türü olduğu düşünülüyor. Kimileri sadece duygularını tanımlamakta sıkıntı yaşarken kimileri de neler hissettiklerinin farkında olmuyor. Arizona Üniversitesi’nden Richard Lane, aleksitimi görülen kişileri gözlerinde hiçbir sorun olmamasına rağmen beyinlerindeki görme merkezinde hasar oluşmuş kişilere benzetiyor. Buna göre sinirlerde meydana gelen bir hasarın duyguların oluşma sürecine de etki edebileceğini ve kişilerin bedensel olarak bu duyguları yaşamalarına rağmen bilişsel olarak bunun farkında olmayabileceklerini söylüyor.

fMRI tekniğiyle yapılan çalışmalar aleksitiminin bazı türlerinde anlayışsal bir sorun olabileceğini gösteriyor. Örneğin, Goerlich-Dobre yaptığı çalışmalarda aleksitimi görülen kişilerin singulat kortekslerindeki gri maddenin küçüldüğünü ve böylelikle duyguların tanımlanmasında bilinç düzeyinde bir sorun olabileceğini tespit etmiş.

Groningen Üniversitesi Tıp Merkezi’nden André Aleman da aleksitimi görülen kişilerin beyinlerinde dikkatin oluştuğu bölümlerde bazı eksiklikler bulmuş. Yani, duyguların meydana geldiği durumlarda aleksitimi görülen kişilerin beyinleri bu duyguları kayda geçiremiyor.

Aleksitiminin Diğer Hastalıklarla Olan İlişkisi

Aleksitimi, şizofreni, yeme bozuklukları ve otizm gibi diğer sinirsel durumlarla ilişkilendirilmiş. Ancak, Londra Üniversitesi’nden Geoffrey Bird, sanılanın aksine, otizmlilerin neredeyse yarısında karşısındakini gözetme konusunda otizmli olmayanlara göre bir değişiklik olmadığını ortaya koyuyor. Aleksitimi görülen otizmliler de genellikle toplumsal sıkıntılar yaşayanlar. Bird, otizm ve aleksitimiyi iki farklı durum olarak ele almanın yapılacak araştırmalar açısından daha sağlıklı verilere ulaşılmasını sağlayacağını söylüyor.

Aleksitimi görülen kişilerde huzursuz bağırsak sendromu veya kronik ağrılar gibi bedensel rahatsızlıklara sıklıkla rastlanabiliyor. Lane bu durumu “duygusal yoksunluk”tan dolayı beyinde oluşan bir kısa devre olarak açıklıyor. Bilinçli olarak duyguların oluşmasına izin verilip beynin frontal bölgesi harekete geçirildiğinde bedensel süreç başlamış oluyor. Duyular harekete geçmediğinde de zihin fiziksel duyulara daha fazla odaklanıyor. Örneğin, Caleb ailesinden uzaklaştığında özlem duygusunu hissetmiyor; ancak fiziksel bir baskı veya stres altında olduğunu söylüyor.

Kaynak için tıklayınız.

Yorum Yap