Yaşadığı Hiçbir Günü Unutmayan İnsanlar

Bazı insanlar yaşadıkları hemen hemen her günü ayrıntılarıyla hatırlıyor. Yıllar süren araştırmaların ardından nörologlar bunun nasıl mümkün olduğunu anlamaya başladı.

Çoğumuz açısından geçmişimiz hafızamızda yavaş yavaş solan müsvedde bir defter gibidir. En önem verdiğimiz anılar bile zamanla unutulabilir.

Ama Nima Veiseh’e sorarsanız son 15 yılın her gününü hava durumuyla, giydiği giysilerle, trende nerede oturduğu bilgisiyle hatırlayabiliyor.

“Hafızam video kasetleriyle dolu sanki, her günü sabah kalktığım andan akşam yatana kadar hatırlıyorum” diyor.

Veiseh bunun başlama tarihini bile hatırlıyor: Arkadaşının 16. yaş günü partisinde ilk kız arkadaşıyla tanıştığı 20 Aralık 2000. Daha önce de hafızası iyiymiş, ama aşık olduğu günde beyninde bir şeyler değişmiş olmalı ki her günü kayıt altına almaya başlamış.

Nörologların beynin ve hafızanın işleyişini anlamaları açısından bu tür insanlar oldukça ilgi çekici oluyor. Oldukça üstün otobiyografik hafıza HSAM ilk olarak 2000’lerin başında Jill Price adlı kadının, nörolog ve hafıza uzmanı Jim McGaugh’a yazdığı e-posta ile gündeme gelmişti. Price 12 yaşından beri hayatının her gününü hatırladığını iddia ediyor ve bu durumu anlaması için yardım istiyordu.

Anatomi farklı mı?

Nörolog, Price’ı laboratuvarına davet etmiş ve bazı tarihler söyleyerek ona o gün dünyada gerçekleşen olayları sormuştu. Price hepsini doğru bilmişti. Price laboratuvara birçok ziyarette bulunmuştu. Onu hazırlıksız yakalamak için bu ziyaretlerin tarihleri sorulmuş, yine hepsini doğru bilmişti.

Bu olayın medyanın ilgisini çekmesi üzerine, Veiseh de dahil birkaç düzine insan daha aynı özellikleri olduğu iddiasıyla Kaliforniya Üniversitesi’ne başvurmuştu.

Ancak ilginç olan şuydu ki, bu insanların tamamı sadece kendileriyle ilgili olan bilgileri ayrıntılarıyla hatırlıyor; örneğin rastgele kelimelerden oluşmuş bir listeyi hatırlama konusunda diğer insanlardan daha iyi hafıza özellikleri göstermiyordu. Ayrıca onlar da bazen olmamış olayları olmuş gibi hatırlayabiliyordu.

Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan araştırmalarda, yaşadıkları bir olayın ardından deneklerin hafızası bir hafta, bir ay ve bir yıllık süreler ardından yoklandığında, diğer insanlarda olaya ilişkin hafıza bir süre sonra silinmeye başlarken, HSAM özellikleri taşıyan kişilerde taze kalmaya devam ettiği görüldü.

Beyin taramaları, bu insanlara özgü fazla bir anatomik farklılık göstermedi. Analitik düşünmeyle ilgili ön loblar ile hafıza kayıt merkezi olarak bilinen hipokampus arasında ekstra bağlantılar vardı. Fakat bu durum nedenden ziyade sonuç da olabilirdi.

Oysa asıl farklılık genel düşünme biçimleri ve alışkanlıklarında yatıyor gibiydi. HSAM özellikleri taşıyan 20 kişiyle yapılan çalışmalar, bu insanların yapılan bir aktiviteye ya da yaşanan bir deneyime kendilerini tümüyle kaptırdığını gösteriyordu.

Avantaj ve dezavantaj

Bu durum, olayı ya da tecrübeyi sonradan hatırlamak için sağlam temeller oluştururken, fantezi yatkınlığı özelliği de bu anıların sonraki dönemlerde sık sık hatırlanmasını sağlıyor, bu ise o anının hafızaya kaydını daha da güçlendiriyordu.

Ancak böyle bir özelliği neyin tetiklediği henüz bilinmiyor.

Peki bu bulgular ışığında biz de kendimizi eğiterek Veiseh gibi her günü hatırlar hale gelebilir miyiz? Üniversitede bu amaçla bir uygulama programı geliştirilmeye çalışılıyor.

Bir olaydan hemen sonra onu hafızada yeniden canlandırmanın olaya dair hafızayı güçlendirdiği, sonraki süreçte hatırlanmasını kolaylaştırdığı daha önceki deneylerde de görülmüştü.

HSAM özelliği taşıyan kişiler gördükleri sanat eserlerini ya da örneğin öğrendikleri tarih bilgilerini ayrıntılarıyla hatırlama becerisinden de yararlanmış oluyor. Örneğin, Veiseh farklı ülkelerde gezdiği sanat galerilerinde ki bütün eserleri ayrıntılarıyla hatırlayıp şimdi kendi resimlerinde bu bilgilerden yararlanma olanağı bulmuş. Ama bu bilgilerin hafızada kalıcı olması için, kendileri açısından önem taşıyor olması gerekiyor.

Ancak bunun dezavantajları da var. Acı ve pişmanlık içeren olaylar da hafızada canlılığını koruyabiliyor. Veiseh bunu sürekli acı veren “açık yaralara” benzetiyor. Ama oralara takılıp kalmamaya çalıştıklarını ifade ediyor.

Veiseh bu özelliğinin ayrıca onu daha iyi ve hoşgörülü yaptığını da söylüyor. “Bazıları ‘unut ve affet’ der, ama unutmak benim için bir lüks olduğundan gerçekten de affetmeyi öğrenmem lazım. Sadece başkalarını değil, kendimi de.”

David Robson’ın bu makalesini BBC Türkçe’den aldık.

Yorum Yap