İçedönüklere Öneriler – Bölüm 1

Psikolog Hans Eysenck, 1960’larda dışadönük bireylerin daha düşük bir uyarılma seviyesine (vücudumuzun ve zihnimizin herhangi bir uyarana karşı uyanık ve hazır olma durumu) sahip olduklarını düşünüyordu. Yani bu kişilerin yeni tecrübe ve risk arayışları ile yanlarında başkalarını isteme durumu, bu çabadan kaynaklanıyordu. Ancak 2005’te Amsterdam Üniversitesi’nden Michael Cohen ve ekibinin yaptığı bir araştırma, bir kişinin içedönük veya dışadönük olmasının beynin ödül algısıyla ilgili olduğunu ortaya koydu.*

Tanımı veya sebebi ne olursa olsun, kimi insanlar içedönük olarak hayatlarını sürdürmeyi tercih ediyorlar. Eğer siz de onlardansanız işte sizin için yararlı olabilecek birkaç öneri:

1.Eve tıkılıp kalmayın.

Partilerden hoşlanmayabilirsiniz. Tabii partiler sizin istediğiniz biçimde organize edilirse o başka. Mesela, sadece canınızın istediği partilere gidip sıkıldığınızı hisseder hissetmez oradan ayrılmaya ne dersiniz? Eğer kendinize istediğiniz zaman ayrılma izni verirseniz partilere gitmek daha kolay olur.

Gittiğiniz o partilerde insanları uzaktan izleyebileceğiniz ve ancak sizin ilgi alanınıza girenlerle konuşacağınız güvenli bir köşe seçebilirsiniz.

Diyelim ki partilerden nefret ediyorsunuz. O zaman gitmeyin. Ama beraber olmaktan gerçekten keyif aldığınız insanların yapmaktan zevk alacağınız aktivitelere ilişkin davetlerini, sırf “öyle” olmak adına reddediyorsanız sizin yaptığınız içedönüklük değil, inzivaya çekilmek oluyor. Ayrıca biraz da tembellik… Diğer insanların keyif aldığı eylemlerden keyif almıyor olabilirsiniz ama mutlaka yapmayı sevdiğiniz birkaç sosyal etkinlik vardır. Onları yapın. Ne duruyorsunuz?

En basitinden, davetlerin biçimini değiştirebilirsiniz. “Sunumlar izleyen, müze gezen, kitapçılardaki okuma günlerini takip eden içedönük” olarak anılmanın nesi kötü? Ya da sadece yakın arkadaşlarınız için akşam yemeği düzenleyip kaliteli sohbetler edebilirsiniz. O da olmadı, nerede konuşup nerede susması gerektiğini bilen yol arkadaşlarınızla küçük bir dağ gezisi düzenleyebilirsiniz. Peki, ruhunuzu besleyen dostlarınız için öğle yemeği hazırlamaya ne dersiniz?

2.İşyerinde kafanızı işe gömüp insanlarla iletişime geçmemekten kaçının.

İçedönük bireylerin en güçlü özelliklerinden biri de “sesiz çalışma etikleri”dir. Bununla gurur duyuyorsanız bu güzel bir şey. Ama iş yerindeki planlamalara fikirlerinizle katkıda bulunmuyorsanız içedönüklüğün yüceliğini nasıl göstermeyi planlıyorsunuz?

Bazı toplantıların çok hızlı geçtiği ve bize düşüncelerimizi toplamak için yeterince zaman vermediği oluyor. Sırf bu nedenle bazı düşüncelerimiz “sessiz” kalabiliyor. Ancak fikirlerimizin bilinmesinin bir yolunu bulmak bizim görevimiz. Bunun için fikirlerinizi not aldığınız bir defter kullanabilir ya da takım yöneticilerinize onlarla birebir görüşmeyi teklif edebilirsiniz. Hiç olmadı, fikirlerinizi geliştirip sunabileceğiniz birileriyle bir takım kurabilirsiniz.

Yöneticiler geç de olsa içedönük-dışadönük eşleşmelerle etkili takımların kurulabileceğinden bahsetmeye başladılar. Siz de artık içedönüklüğün size bahşettiği yetenekleri ve bunun güçlü yönlerini göstermeye başlayın. Bu, ofis malzemeleri arasında kaybolup sürekli iş yapmakla olmaz.

(*) Konuyla ilgili detaylı bilgi için BBC’den Tom Stafford’ın yazısını okuyabilirsiniz.

Kaynak

Yorum Yap